Raphael Zalman Soyer (Rusya/Amerika, 1899-1987)
Depresyon dönemi Amerikasından sanat işçileri topluluğu. İş yok, para yok, umut yok, şairler, müzisyenler, ressamlar, oyuncular, dansçılar, yerlerde yattıkları evlerde birlikte kalıp yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Moses de, depresyon döneminde içinde bulunduğu bu işsiz sanatçılar topluluğunu resmediyor. Onun resimlerini Degas’nın (estetize etmenin ötesine geçmediği, arka plandaki korkunç çalışma ve yaşam koşullarını da adeta hazla idealize ettiği) balerin resimlerinden milyon kat daha fazla severim.
Raphael Soyer, çocukluğunun geçmiş olduğu Rusya’daki devrim ve gelişmelere olan ilgisiyle birlikte ABD’de 1930’da sanat öğretmeni olarak yer aldığı John Reed Klübünde Marksizm ve işçi sınıfına sempatisi arttı. Allen Gingsberg, Arshile Gorky, Edward Hopper, Philip Evergood, Alice Neel gibi her biri farklı sanat akımları içinde yer alsa da ABD’nin önde gelen muhalif ve radikal sanatçılar topluluğu çevresinde yer aldı. 1930’lar buhranı ve emperyalist kapitalist savaş sırasında, başta yıkıcı biçimde işçileşen, işsizleşen sanat emekçileri ve yorgun mağaza tezgahtarı kadın işçiler olmak üzere, Amerikan işçi sınıfının, işsizlerin, evsizlerin, işçi-işsiz kadınların büyük acıları ve arayışları ile güçlü bir duygu bağı kurdu. 1950’lerde ABD emperyalist kapitalizminin sanatta toplumsal gerçekçiliği “komünist vatan hainliği” ile kodlayıp terörize ettiği, soyut ekspresyonizmi empoze ettiği ve buna çektiği sanatçıları ün ve şöhrete boğduğu bir dönemde, Edward Hopper, Kuniyoshi, Ben Shahn, Isabel Bishop ile birlikte gerçekçiliği savunan bir sanat dergisi çıkarmaya çalıştı. McCarthyizmin ağır baskıları, soruşturmaları karşısında dergi 3-4 sayı sonrasında kapansa da, Soyer toplumsal gerçekçilik anlayışından geri adım atmadı.
Soyut Ekspresyonizmle büyük ün ve para kazanan Jackson Pollock, bir keresinde ona havada uçan bir uçağı göstererek, “Havada uçan uçaklar var ve sen hala gerçekçi resimler yapıyorsun. Sen bizim zamanımıza ait değilsin.” demişti. Soyer ona “Bu zamanı sevmiyorsam, bu zamana ait olmak zorunda mıyım?” demek ister ama faşist ihbar eğilimlerini düşünerek demez, yalnızca “Sevdiğim biçimde resimler yapıyorum” demekle yetinir.
“Sakınmasız anların tasvirleri Soyer’in çalışmalarının ayırt edici özelliğidir ve onun teknik gelişmişliği ve ince yaklaşımı onun yalnızca insanların fiziksel benzerliklerini değil, aynı zamanda onların içsel yaşamlarını da tasvir etmesine olanak sağlamıştır. Soyer’in figürleri, onlara baktıkça daha canlı, daha içten ve toplumsal görünüyor. Birlikte ele alındığında, figürleri ortak umutlar, paylaşılan zorluklar ve yalın bir emek ve onur topluluğunu çağrıştırıyor. Soyer, bu kadar çok özel hayatın özünü yakalarken bir dönemin özünü de yakaladı.”
Kaynak:
https://www.aaa.si.edu/download_pdf_transcript/ajax?record_id=edanmdm-AAADCD_oh_212106
https://www.nytimes.com/1987/11/05/obituaries/raphael-soyer-social-realist-artist-is-dead-at-87.html
Raphael Soyer, Diary of an Artist. New Republic Books, 1977