17. yüzyıl “Türbanlı Kız” (Tronie), 1664-67 ve “İnci Küpeli Kız”, 21. yüzyıl karşılaştırması
Mektup Yazan Kadın ve Hizmetçisi, 1670-72
(Çamaşırcı ve hizmetçi kadın tarafından getirilen-bn) Aşk Mektubu, 1669-1670
Dantelci, 1666-68
Sütçü Kadın (Hizmetçi Kadın olarak da bilinir), 1658-59
(Yorgunluktan ve sıkıntıdan-bn) Uyuklayan Hizmetçi, 1656-57
Metres ve Hizmetçi, 1664-67
Küçük Sokak (Sökük diken ve temizlik yapan kadınlar-bn), 1658-59
Diana ve Perileri, 1655-56
Vermeer’in “Eğer ‘İnci Küpeli Kız’ dediğiniz tabloyu Vermeer yapmışsa, ben Vermeer değilim” diye bir sözü yok elbette. Ama 17. yüzyıl Hollanda/Flaman Barok döneminde yapmış olduğu sözkonusu tablosunun 21. yüzyıldaki son halini görseydi, muhtemelen böyle derdi.
En başta bu tablonun gerçek/orijinal ismi “İnci Küpeli Kız” değil. Bu tablo, 20. yüzyılın son dönemlerine kadar “Türbanlı Genç Kız” ya da “Tronie” adıyla biliniyordu. (Tronie, eski Flemenkçede “yüz” anlamına gelir. İsmi cismi bilinen bir modelin aslına sadık kalarak cepheden yapılan portre resimlerinden farklı olarak, ressamın kendi tasarladığı orijinal kıyafetler, yüz ifadeleri ve beden hareketleriyle hayali bir karakteri canlandırdığı yüz resimlerine, denir. Verneer’in abartılı giyim ve ilginç yüz ifadeleriyle resmettiği “Kırmızı Şapkalı Kız”, “Flütlü Kız”, “Mandolin Çalan Kız”, “Mektup Yazan Hanım”, “Genç Kadın” isimleriyle bilinen tabloları da Tronie kapsamdadır.)
İkincisi, resimdeki genç kadının küpesi de inci değil. Bu büyüklükteki inciler, hele ki 17. yüzyılda çok nadirdi ve ancak dünyanın en zenginlerinde bulunabilirdi. Vermeer o kadar zengin bir aileden olan bir kadının resmini yapabilecek olsaydı, zaten borç içinde ölmüş olmazdı. Nitekim resim üzerinde yapılan teknolojik incelemeler, küpenin gerçek inci değil, sahte inci, yani yüzeyi törpülenerek inci süsü verilmiş cam topu olduğunu ortaya çıkardı.
Üçüncüsü, “İnci Küpeli Kız” denilen tablo, Vermeer’in 17. yüzyılda yaptığı orijinal tablo değil. Bu farkın bir kısmı tablonun geçen zaman içinde yıpranmasından, bazı renk katmanlarının dökülmesi veya kararmasından, ama daha büyük bir kısmı da, tablonun “restorasyon”lar adı altında, kapitalist sanat endüstrisi tarafından günümüz sanat piyasasına uygun olarak “modernize” (daha doğrusu post modernize) edilmiş olmasından kaynaklanıyor. Herkes, ileri teknolojik incelemelerle ortaya çıkartılan Vermeer’in orijinal tablosu ile, tablonun 21. yüzyıldaki son hali arasındaki çok belirgin farkları görebilir. Zemin rengi dahil, renk ve tonlamalar farklıdır, yüzün sol tarafına yapılan gölgeleme ile yüz incelip uzamış, ağız, dudaklar, küpedeki parıltı aşırı keskinleştirilmiş, yüz ifadesi ve hatta bakışları oldukça değişmiştir. Restore edilmiş resimde, genç kadın zifiri karanlıktan yarı dönmüş biçimde izleyiciye bakarken, bilinmeyen bir kaynaktan gelen ışıkla gözleri, dudak boyaları ve küpesi aşırı parıldar. Zifiri karanlık ile göz, dudaklar ve küpedeki ışık parıldamaları arasındaki yüksek kontrast, genç kadının izleyiciye yarı dönük, göz ucuyla, yarı şefkatli yarı alaycı oyuncul bakışını keskinleştirir. Resmin orijinalinde ise, zemin sarı katılmış koyu yeşildir, giysiler ile daha uyumludur, gözler, dudaklar ve küpedeki parıltılar o kadar keskin değildir ve sert bir kontrast oluşturmaz, genç kadının yüzü gölgeli değil daha açık, belirgindir ve yuvarlaktır, gözlerini çevirme biçimi de o kadar uç değildir, izleyiciye dönüp bakışı oyunculluktan çok biraz hüzün ve hayıflanma içerir.
Dördüncüsü, bu tablo dünya resim tarihinin en büyük başyapıtlarından biri, portre sanatının Leonardo’nun Mona Lisa’sı ile yarışan şahaseri diye lanse edilmesine karşın, aslında Vermeer’in kendisinin bile en iyi tablosu değildir. Vermeer’in ev emekçisi ve hizmetçi kadınları, kadınların dikiş nakış gibi ince ve zahmetli emeğini resmeden tabloları, sınıf farklarını sergileyen tabloları, hem tematik hem de tarihsel açıdan çok daha önemlidir. “İnci Küpeli Kız” restorayonlu tablosu, teknik olarak etkileyici ve gizemli olabilir, ama tarihsel ve tematik olarak bir “Sütçü Kadın”, “Dantelci”, “Metres ve Hizmetçi” tablolarının çok gerisindedir.
Beşincisi, Vermeer kendi Barok (ya da Hollanda resminin altın çağı denilen) döneminin ortalamanın üzerindeki bir ressam/zanaatçısı olmakla birlikte, Rubens, Rembrant, Caravaggio, Velasquez gibi Barok’un dahileri arasında değildir. Yaşadığı dönemde ünü, ömrü boyunca yaşadığı Hollanda’nın mutavazı bir kasabasının dışına çıkabilmiş değildi. Ölümünden sonra 200 yıl boyunca tümüyle unutuldu. Fransız 1848 devrimi gazisi olan bir resim araştırmacısının yeniden keşfettiği Barok dönemi ressamlardan biri oldu. Bu keşifler Fransa’da 19. yüzyılın ikinci yarasındaki modern naturalist gerçekçi ve izlenimci ressamları etkiledi. Ama bu etki Vermeer’e özgü değildi, Barok sanatı karakterize eden, ışık gölge oyunları, derinlik duygusu ve özellikle de hareketin/beden hareketlerinin resme katılmasıydı. Vermeer bu sayede yeniden bilinir hale geldi, ama ünü, 20. yüzyılın önemli bölümünde dahi, modern resmi etkileyen Barok dönem ve Hollanda resminin “altın çağı” ressamlarından sadece biri olmasını, sanat çevrelerini ve orta sınıf sanat severleri yine pek aşmıyordu.
Sonra ne olduysa oldu. Önce Amerikalı uyanık bir yazar, kim olduğu bilinmeyen “inci küpeli kız” üzerine bol spekülasyon, gizemcilik içeren bir kurgu roman yazdı. Sonra “inci küpeli kız” diye Holywood filmleri çevrildi. Derken dünyanın en büyük mücevver şirketleri “inci küpeli kız” başlıklı büyük reklam kampanyalarıyla tablodakine benzeyen küpe, kolye, bilezik, vbler piyasaya sürdü. Pierre Cardin gibi dünyanın en büyük moda şirketleri, “inci küpeli kız” başlıklı büyük reklam kampanyalarıyla tablodakine benzeyen kıyafetler üzerinden modellenen başlık, giysi ve aksesuarlarla gürültülü defileler düzenledi. “İnci küpeli kız”ın sayısız reprodüksiyonu, versiyonu, posteri, kartpostalı, duvar kağıtları, tişörtü, baskılı kumaşı yapıldı. Sayısız büyük şirketin reklam kampanyalarına, çocuk oyuncaklarına, bilgisayar oyunlarına kadar girdi. Sonuçta Vermeer’in teknik olarak dikkate değer ama tematik olarak bir başyapıt olmayan ve fikir olarak pek orijinal de olmayan eseri (aynı dönemlerde yapılmış bir dizi benzer başka yapıt vardır), kapitalist tasarım/sanat endüstrisi tarafından yeniden dizayn, ve görülmemiş biçimde popülarize ve idealize edildi. Tablodakinin kim olduğunun bilinmiyor olması üzerinden alabildiğine gizem halesiyle (sanki bu zaten bir tronie değilmiş gibi!) üzerine istendiği gibi post-modern spekülasyon yapılıp herkesin ilgisinin ve merakının cezbedildiği; lüks, orta sınıf ve ucuz hemen her kesime hitap edip resim/karakter beğenisini yeniden şekillendiren; azımsanmayacak bir kadın ve erkek izleyicinin hayallerini süsleyen; çok sayıdaki kapitalist şirket ve özellikle de şu “yaratıcı endüstriler” denilenlerin hepsinin nemalandığı, muazzam bir kapitalist tasarım endüstrisi ve piyasası kültü haline getirildi.
Dolayısıyla “İnci Küpeli Kız” gerçek anlamda bir Vermeer tablosu değil, “kapitalizmin kendi imajından yarattığı” bir tasarım endüstrisi ve piyasası ürünüdür. Günümüzde klasik müzik eserlerinin orijinallerinden neredeyse 2 kat hızlı çalınması ve bazen pop, caz, techno tınılarıyla yorumlanması neyse, Vermeer’in tablosunun da kapitalize/post-modernize edilmesi odur. Eğer siz de “İnci Küpeli Kız”ı çok seviyorsanız, önce restore (ve epey post modernize) edilmiş halini orijinaliyle karşılaştırmanızı, sonra da bu gibi sanat/beğeni piyasası manipulasyonundan milyon dolarlar vuranlar ile borç içinde ölen Vermeer’in gerçek emekçi kadın tablolarıyla karşılaştırmanızı öneririz. “İnci Küpeli Kız” bir kült, bir idol, idealize edilmiş bir figürken, emekçi kadın resimleri, o dönemin günlük yaşamı içinden, oldukça samimi ve gerçekçidir. Bazı resimlerinde ironiyi de katarak eleştirel gerçekçiliğe yakınlaşır.
Vermeer orta halli bir aileden gelse ve o dönem yaşadığı kasabada zanaat statüsünde olan ressamlar loncasının 2 kez başkanlığına seçilmiş olsa da, loncalar da çoktan çözülme sürecine girmişti. Vermeer aslen finansal olarak bağımlı olduğu ve patronu konumundaki bir resim tüccarının verdiği siparişler üzerine, parça başı resim yapan bir (dahi sanatçı olmaktan ziyade) resim zanaatı ustası konumundaydı. Tüm resimlerin yarısını bu tüccarın siparişleri üzerine yapmıştı. Muhtemelen sipariş edilen ve her biri aylar süren, bazan bir yıllık emek gerektiren resimler için bu tüccardan alabildiği para da pek yüksek olmasa gerek. Ve hatta o resim tüccarı tarafından düpedüz sömürüldüğünü bile düşünebiliriz. Bazı resimlerinde kullandığı, muhtemelen aynı tüccardan satın aldığı, o dönem epey pahalı olan ve hammaddesi Afganistan getirilen çivit mavisi rengi boyanın parasını bile ödemekte zorlanıyor olmalıydı ki, borç içinde öldü.
Vermeer’in bizce daha büyük önem taşıyan, emekçi, hizmetçi kadın tablolarının, “İnci Küpeli Kız” denilen sermaye efsanesinin gölgesinde bırakılmasının nedeni, görünmez kadın emeğini görünürleştirmesi, ve sınıf farklarını çok belirgin ve iğneleyici biçimde gözler önüne sermesi olması gerek.
Kaynak:
http://www.essentialvermeer.com/vermeer_painting_part_one.html
https://artreview.com/why-do-we-still-find-vermeer-so-fascinating-rijksmuseum-amsterdam/