Theodore Gericault, “Medusa’nın Salı”. 1819
Eugene Delacroix, “Halka Önderlik Eden Özgürlük”. 1831
Medusa’nın Salı, sanat tarihinin en vurucu ve en politik resimlerinden biridir. Tamamen gerçek bir olayı, Fransa’da burjuva devrimi ve yayılmacılık savaşlarında yenilen Napoleon düşüşünden sonra iktidarı yeniden ele geçiren Bourbon Hanedanının kraliyet ve aristokratik restorasyon dönenimindeki Medusa gemisi katliamı ve skandalını anlatır.
Kral XVIII. Louis ve Bourbon aristokrasisi, halk ayaklanmalarından, burjuva devriminden ve Napoleon döneminden intikam almak için terör estirdi. 10 binlerce devlet memuru işten atıldı, aristokratlar eski mülk topraklarını geri almak için köylüleri katletti ve eskiden kendilerine ait olmayan bir çok toprağı da gaspetti, lümpen proleterler çetelerden yeni bir ordu kuruldu.
Medusa, ağır toplu bir Fransız donanma gemisiydi. Fransa kralının İngiltere’yle yaptığı bir anlaşma üzerine, Senegal sömürgesini İngiltere’den devralmak üzere gönderilen dört donanma gemisinden biriydi. Gemide yeni sömürge valisi ve muhasebecileri, katipleri, aşçıları, doktorları, mühendisleri, müzisyenleri, metresleri, hizmetçilerinden oluşan 60 kişilik maiyeti, 150 kişilik gemici ve denizciler, geri kalanı da, bir kısmı Napoleon ordusunun kalıntılarından ve lümpen proleterlerden toplanan subay ve askerlerden oluşan 500 kişi vardı. Geminin deneyimli kaptanı görevden alınmış yerine bizzat kral tarafından, 25 yıldır gemicilik yapmayan, asalak, ganimetçi, alkolik bir aristokrat atanmıştı.
Gemideki denizciler ve askerler içindeki Napeleoncular ve Bourboncular arasında bir gerilim, ve Kaptan ve toplama adamlarının gemiyi becerememesi ile yaşanan bir kargaşa ve kaos vardı. Kaptan çok geçmeden diğer donanma gemilerini gözden kaybetti ve gemi Senegal açıklarında su altındaki kayalara çarpıp yan yatmaya, su almaya başladı. Denizcilerin gemiyi tekrar yüzdürmek için ağır topları denize atma istemine kaptan izin vermedi, ama kendi adamlarıyla filikalara binip sıvıştı. Geriye kalanlar gemi parçalarından 130 kişinin binebileceği büyük ama derme çatma bir sal yaptılar. Sala kimlerin bineceği üzerine sert kavgalar yaşandı, askerler denizcilere silah çekerek ve bir kısmını öldürerek, ama yanlarına salda ihtiyaç duyacakları doktor, mühendis, şef denizciyi ve subayların eşlerini de alarak, salı “ele geçirdiler”.
Gemide bırakılanların hepsi boğularak öldü. Saldaki 130 kişinin bir çoğu ise, derme çatma salın o kadar kişiyi taşıyamayacağını hesaplayan ve yiyeceklerin bitmesi ve açlık başgöstermesi üzerine, subaylar ve şef gemicinin oluşturduğu üst çetenin cinayetleri ve düpedüz yamyamlığının kurbanı oldu. Salda, 15 gün sonra kurtarıldıklarında, yalnızca 15 kişi kalmıştı. Onların çoğu da, diğerlerini denize atan, öldüren, cesetlerini yiyen, vücut parçalarını ceplerine dolduran, bu subay ve şefler çetesiydi.
Medusa katliamı ve skandalları, muhalif basının bütün baskılara karşın yaşananları ayrıntılı deşifre etmesiyle, büyük bir toplumsal infiale yol açtı. Öyle ki kraliyet Senagal’e kapağı atmış kaptanı Fransa’ya getirtip göstermelik de olsa yargılamak zorunda kaldı ama cezası 3 yıl hapisten ibaretti.
Ressam Theodore Gericault, Fransız devrimi sonrasının büyük hayal kırıklığını ve Bourbon restorasyonundan derin hoşnutsuzluk taşıyan bir Cumhuriyetçiydi. Edebiyat ve resimde neo-klasizmden romantizme geçiş sürecinin, aynı zamanda natüralist gerçekçiliğin ilk tohum biçimlerinin öncülerinden biriydi. Medusa katliam ve skandalını duyar duymaz bunu büyük bir eleştirel, duygusal, gerçekçi resmini yapmayı kafasına koydu. Bir araştırmacı gazeteci gibi çalıştı. Medusa ile ilgili her türlü kayıt ve tanıklığı inceledi, haberini yapan gazetecilerle, sağ kalanlarla konuştu, salın eskizlerini çizdirdi, morgtaki cesetleri inceleyip tek tek eskizlerini çizdi, hatta bunlarla kalmayıp otopside kesilen kol ve bacakların bazılarını atelyesine götürüp çengellere astı. Bunu gerçekçi anotomik çizim kaygısından çok, romantik-gerçekçi resminde, saldaki cinayetler, kesilen ve parçalanan bedenler ve yamyamlığın dehşetini ve sarsıcı duygu yoğunluğunu yaratabilmek için yaptı.
5 çarpı 10 metre büyüklüğünde bir kanvasa yaptığı resim, resim sanatı ve politik sanatta çığır açan bir çarpıcılıktadır. Resimdeki çok sayıda eleştirel siyasal-toplumsal gönderme içeren ayrıntıları burada ele alamayız. Yalnızca Medusa ve salda gerçekte siyahlar olmadığı halde, onca kan gölü ve cinnet-katliam-bencillik ve çürümüşlük batağı arasından, uzaktan geçen gemiye mendil sallayan kurgusal bir siyahı ve yine öne doğru uzanmış bir kadını öne çıkarması, sömürgecilik karşıtlığına ve Fransız devriminin eşitlik, özgürlük, kardeşlik sembollerine bir gönderme olduğunu belirtmekle yetinelim. Gemide ve salda olmayan ama olan siyah, aslında tüm o sömürgeci ve yamyam çetelerinden daha insan, direnişçi ve özgür Senegal’dir. Resim, kendi dönemindeki muhafazakar sanat eleştirmenlerinden “bu sanat değil ki, gazetecilik” tarzı eleştiriler almış olsa da, aslında yalnızca romantizmin değil eleştirel somut toplumsal-siyasal gerçekçiliğin çığır açıcı bir öncülü olmasıyla önemlidir. Resim büyük gücünü, Michelange ve Rubens’in büyüklüğünü, romantizmin atmosferik ve dramatik yoğunluğunu, travmatik bir gerçekçilik ve her şeye karşın geleceğe doğru bir özgürlük ve kardeşlik umudu ve çağrısı ile birleştirebilmesinden gelir.
Theodore Gericault’un öğrencisi olmuş ve asistanlığını yapmış Eugene Delacroix’nın “Halka Önderlik Eden Özgürlük” başlıklı başyapıtı ise, Gericault’nun “Medusa’nın Salı”nda örtük olarak varolan devrimi sonuna kadar götürme temasını, apaçık bir hücum teması haline getirir. Medusa’nın Salı monarşist karşı devrim sürecinde, Halka Önderlik Eden Özgürlük ise 1830 ayaklanması ve Temmuz Devrimi’nden hemen sonra yapılmıştır.