İşçi Sınıfı Sanatı

İşçi Sınıfı Sanatı

Komünizmin özgürlük dünyası için…

Vincent Hložník, Volga’dan Öteye Toprak Yok

İsimsiz, 1952

Partizanların Yürüyüşü, 1954

Direniş, 1954

Ölüme Gidiş serisinden, 1955

Ölüme Gidiş serisinden, 1955

Ölüme Yürüyüş, 1955

 

Güneş Henüz Uzakta serisinden, 1955

Güneş Henüz Uzakta serisinden, 1955

Güneş Henüz Uzakta serisinden, 1956

 

Partizanlardan Geriye Kalanlar, 1956

Dağlarda, 1956

Tehcir serisinden, 1960

Volga’dan Öteye Toprak Yok serisinden, 1960

Volga’dan Öteye Toprak Yok-II

Volga’dan Öteye Toprak Yok-III

Volga’dan Öteye Toprak Yok-IV

Volga’dan Öteye Toprak Yok-V

Volga’dan Öteye Toprak Yok-VIII

Volga’dan Öteye Toprak Yok serisinden IX, 1960

 

Düşler serisinden, 1962

Düşler serisinden, 1962

Vincent Hložník (Çekoslavakya, 1919-1999) 

Vincent Hloznik, 1937’de Uygulamalı Sanatlar Akademisine başladıktan 2 yıl sonra Çekoslavakya Nazi orduları tarafından işgal edildi. Hloznik Prag’ta kaldı ve işgale ilk tepkisi, korkunç yabancı ve dehşetli bir dünya karşısında sirk cambazları, palyoçalar, dilenciler, hayat kadınları gibi temalarla, toplumsal sınır ve uçlara çekilerek, tedirginliğini dışa vurarak, felaket ve yıkımı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmak oldu. Partizan savaşı karşısında Nazi dehşeti büsbütün arttı, köy kasaba kent yakmalar, mahsul ve erzaklara el koyarak aç bırakmalar, toplama kampları, tehcirler, katliamlar tüm ülkeyi sardı. Hloznik, bu dönemde Surrealizme eğilim gösterdi, Picasso’nun Guernica’sının genç sanatçılar üzerindeki çekim gücü emperyalist savaş ve kıyımlarla muazzam artmıştı ve sürrealistler, emperyalist savaş, işgal ve faşizm dehşetini anlatmakta gerçekçiliğin yetersiz kaldığını savunuyorlardı. Surrealizm de ona yeterli gelmedi, ama “bilinç dışı ve saf hayal gücü” gibi yöntemlerini gerçekçilikle birleştirerek yeni denemeler yaptı. Yaşanan emperyalist kapitalist buhran, savaş, dehşet ve yıkımı ve buna karşı direnişi anlatabilmek, buna olanak sağlayacak yeni sanat-duygu-anlam yöntem ve arayışları geliştirmek, onun 1944’ten itibaren en büyük travmatik-trajik-tutkulu amacı haline geldi. Bu yılmak bilmez arayış ve çabası neredeyse 20 yıl boyunca sürdü. Yağlı boya resmi bırakıp, siyah-beyaz kontrastın çok daha yalın, ama güçlü ve tutkulu bir etkiye sahip olduğu baskı resme yöneldi, ve 1940’ların ikinci yarısından 1950’lere kadar baskı resmin her türlüsüyle, her türlü teknik ve anlatım biçimiyle çılgınca bir deneme ve arayışa girdi. Antifaşist zafer ve Çekoslavakya’nın da sosyalist cepheye dahil olmasıyla, sosyalist gerçekçiliği, geleneksel ve kendi geliştirdiği baskı resim teknikleri, yer yer surrealizm, kubizm, Alman ekspresyonizmi, edebi öykülendirme ile birleştiren, kendi grafik sanatlar tarzını geliştirmeye, ve düş ile gerçek arasında, travmatik dehşet ile şiirsellik, umut ve direnç sınırında yetkinleştirmeye başladı. Sosyalist gerçekçiliğin tesis edilmesiyle her türlü avantgard yöntemin elimine edilmeye başlanmasına karşılık, Hloznik’in, Çekoslovakya’nın Nazizmle yaşadığı tarihsel travma ve ona karşı direnişinin yıkım ve ateşleri içinden yeniden ve yeni bir temelden yükselttiği grafik sanatlardaki yeni gerçekçiliği, kendi yolunu açtı. 1952’de güzel sanatlar akademisinde grafik sanatlar bölümü başkanlığına yükseldi, ama bu başını döndürmediği gibi, yalnızca çılgınca yeni bir grafik sanat arayış ve geliştirme olanaklarını ve çabasını artırdı. Emperyalist kapitalizm-faşizmin amansız kıyıcılığı ve dehşeti ve buna karşı Partizan direnişi temaların, toplumsal-travmatik ama illaki dirençli ve umutlu anlamsal yeni gerçekçilikle, 1950’lerin ortalarından itibaren sıçramalı bir geliştiğini, 1960-62 doruğuna çıktığını, yukarıdaki seçme yapıtlarındaki gelişim seyrinden görmek mümkündür.

Post-travmatik stres ya da duygu durum bozukluğunun tedavisinde, sanatın olumlu rolü çok sonraları keşfedildi. Ama ya bu travmayı yaşayan belli bireyler değil de, bu devasa bir tarihsel travma ve onu yaşayan milyonlarca insan ve tüm bir halk, halklarsa? Sanatın sağaltıcı işlevi, bu tarihsel travmatik gerçeği hafifletmek, süslemek, küçük burjuvaların hassas midesine uygun hale getirmek değildir. Tarihin ve halkın parçalanan damarlarında kolektif nabız atışlarını bedenleştirmek, ifşa ve ifade edebilmektir. Bu elbette olağan, bildik sanat araç ve yöntemleriyle, içerikleriyle yapılamaz. Bazen tarihsel kırılma dönemlerini anlatabilmek için üzerinden 15-20 yıl geçmesi gerekir; ama zaman en iyi ilaçtır acıları küllendirir diye değil, 15-20 yıllık çılgıncasına bir tutkulu emek ve mücadele gerekir, çünkü emekle, bilimle ve sanatla, aklın ve duyguların araç ve yöntemlerini de geliştirerek, kavramak ve anlamak gerekir.

 

Kaynak:

https://www.webumenia.sk/autor/3886

Vincent Hložník: Between War and Dream

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *